top of page
  • Writer's pictureTuğrul Savaş

Dinamik Yönetim Anlayışında olma zamanıdır.

Updated: May 26, 2020

Günümüzde yaşanan durumlar gerçekten çok ilginç bir hal almaya başladı. Bir taraftan milli takımımızın galibiyetleri bize gurur ve moral verirken, diğer taraftan hükumetin uygulamaları büyüme trendini hedef almış, ona göre uygun adımlarla giderken, ekonominin makro dengeleri ağır ağır yerine gelirken, bu gelişimlere hızla ayak uydurması ve etkinlik yaratması gereken yönetim anlayışının pek yaşanmadığı şeklindedir. Zaten sayın Kemal Derviş bir konuşmasında “birde takım çalışmasını yapabilsek” diyerek özel sektörde atıfta bulunmuştur. Ancak şunu da belirtmekte yarar var biz hala devlet babanın himayesi altında yürüyen bir yapıya sahibiz. Özerklik kavramı her kurum için farklıdır. Bu konuda ilgili kuruluşlarımızın yöneticileri her seferinde gerekli açıklamalarda bulundukları için burada ben değinmeyeceğim. Benim burada açıklamaya çalışacağım konu bütün bu gelişmeler çerçevesinde en önemli görevin ister kamuda olsun isterse özel sektörde olsun işin başında bulunan yöneticilere aittir. Eğer işin başında bulunan her kademedeki – alt, orta, üst –yöneticilerin anlayış ve uygulamalarına bağlıdır. Herkes de çok iyi bilir ki bu kademeler hiyerarşi bir yapı içerisindedir. Yani ast üst ilişkisi olan yapılardır. Oysa yönetim anlayışlarının Yönetim gurusu olan David Nadler, organizasyonun davranış dinamiğinin stratejik konularla birleşmesi gerektiğini savunuyor. Her işletmenin küçük ve bağımsız ünitelere bölünmesi ve daha sonra bu ünitelerin birbirleriyle olan ilişkilerin yeniden düzenlenerek yapılanması gerektiğine inanmaktadır. Buradan da anlaşılacağı gibi takım halinde çalışan yeni üniteler kar ve zarar sorumluluklarını daha da yakından hissedecekleri için daha etkin olacaklar ve performansları da artacaktır. Acaba bu tür bir yeniden yapılanma kamu yönetimi için uygulanamaz mı ? hemde nasıl uygulanır. Ancak bu konuda fonksiyonel olan yapı yerini süreçlere bıraktığı için başta bulunan yöneticiler pek buna sıcak bakmazlar. Çünkü bu sistemde üst kademedeki yöneticilerin sayıları azalabiliyor. Böylece, özerk ekipler ve yüksek performanslı iş sistemleri yaratılmış olacaktır. Aynı şekilde mükemmelliği arayan adam Tom Peters’da dikey organizasyon yapısının yerini yatay organizasyon yapısının daha fazla üretken olacağını savunanlardandır. Organizasyonlarda hiyerarşi basamaklarının kısa olması gerektiğini ve böylece, performansı arttıran küçük grupların daha etkin olacağını belirtmektedir.bütün bu açıklamalardan çıkan önemli bir nokta, yönetimin olaylara bakış açısının sürekli olarak dinamik yönetim anlayışı içresinde olmasında yatmaktadır. Bu konuyla ilgili olarak Michael Porter ulusların rekabet şanslarının birbirinden çok farklı olacağı noktasında durarak, “yöneticilerin yönetim ile ilgili en büyük hatalarının, problemi tek bir soruya indirmeye çalışmalarıdır. Örneğin, kalite, rekabet, güç gibi. Sadece bir konu ile ilgili kısmi görüşler tehlikelidir.” Bir şirketin sadece rekabeti dikkate alarak strateji belirlemesi çok acemicedir. Çünkü bu konu çevrenin karmaşıklığı, ülkenin dünyadaki rekabet imkanları gibi çeşitli faktörleri entegre ederek belirlenmelidir. Aynı şekilde her ülkenin kendi sosyo-coğrafi durumları ve daha avantajlı olduğu sektörlerde önde olacaktır diyerek Avrupa'da sınırların kalmış olasından dolayı homojen bir Pazar olacağına inanılmasının da çok yanlış olduğunu belirtmektedir. Bu durumda bizimde kendimizin önde olduğu sektörler üzerinde durarak gerekli yatırımların yapılabilmesi için gerekli teşviklere de ihtiyaç vardır. Güçlü bir zorlama veya teşvik olmadan istenen değişiklikler hiç bir zaman ortaya çıkmaz. Bu da yöneticilerimizin bir anlamda hiç zaman kaybetmemesi demektir. “Zamana dayalı rekabet” kavramı ile tanınan George Stalk Jr. Zaman faktörünü ; para, verimlilik, kalite ve yenilik kadar önemli olduğunu savunmaktadır. Piyasadaki değişiklikler hızla cevap verebilmek, en az maliyetler, verimlilik ve yenilik kadar önemlidir. Dolayısıyla zamana karşı yarışan her işletmede olduğu gibi ülkemizin içinde bulunduğu bu belirsizlik ortamından bir an önce çıkabilmesi için, yöneticilerimizin zamanı çok iyi yönetmeyi öğrenmeleri gerekmektedir. “Dur bakalım hallederiz.” “acele işe şeytan karışır”, “daha sonra ele alırız”, “durum anlaşılmıştır.” “sen merak etme ben/biz hallederiz” ve buna benzer bir dizi ipe un sermekten vazgeçerek gerçekten zamanı her anlamda etkin kullanmayı öğrenmelidirler. Yapacak çok işimizin var olduğunu bile bile hala bir çok kararlar zamanında alınamamaktadır. İş başında olan yöneticilerimizin sağduyularının güçlü olduğuna olan inancımı bir kez daha belirterek, ülkemizin rekabette üstünlük kazanması ve yeni dünyada yerini alabilmesi için; sosyo-coğrafi yapımızın avantajlarını ortaya koyacak teşvikleri bir an önce çıkartarak, işletmelerde takım çalışmalarını özendirecek süreçlere yönelik yapılanmaya hız verecek kararlar mutlaka alınmalıdır.

Unutmayalım ki, zamanında karar almayı becerenler, rekabette her zaman rakiplerine karşı büyük bir avantaj elde edeceklerdir. Onun içindir ki, yaşadığımız bu ortamdan çıkmak için dinamik yönetim anlayışı için el ele...


*Ekotimes Dergisi 2009


16 views0 comments

Recent Posts

See All
Yazı: Blog2_Post
bottom of page